Welcome to Our Website

Aile hekimlerinden Sağlık Uygulama Tebliğindeki değişikliklere tepki: Yetersiz kalmaya mahkum

İstanbul Aile Hekimliği Derneği (İSTAHED) Yönetim Kurulu, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun ödeme koşullarını belirleyen Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) düzenlemeleri ile ilgili Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Prof. Dr. Vedat Işıkhan’ın yaptığı açıklamayı eleştirdi. Dernek tarafından yapılan açıklamada “Masa başında yapılan SUT değişiklikleri yetersiz kalmaya mahkumdur” denildi, 4 maddelik çözüm önerisi sunuldu.

İSTAHED açıklamasında bakan Işıkhan’ın, “Aile hekimlerinin yazabileceği ilaç sayısının arttırdıklarını böylece hastanelerdeki yoğunluğu azaltarak hastaların işlerini kolaylaştırdıklarını” belirttiği ve “Kronik Hepatit B ve D tedavisi, Diyabet tedavisi, Kardiyoloji hastalıkları tedavisinde kullanılan ilaçların ilgili sağlık raporlu hastalarımızca hastanelerde sıra beklemeden, aile hekimlerine giderek yazdırabilmelerinin önünü açıyoruz” sözleri anımsatıldı.

“Elbette hastalarımızın kaliteli sağlık hizmetine en kısa sürede ulaşmaları adına atılan-atılacak her adım kıymetlidir ve desteklenmelidir, ne var ki sorunu doğru tespit etmediğimiz, doğru soruları sormadığımız takdirde atılan adımların yaşanmakta olan sorunu çözmekteki etkisinin de beklentileri karşılamayacağı açıktır” denilen açıklamada, hastanelerdeki yoğunluğa ve reçete yazımına ilişkin şu noktalara dikkat çekildi:

Sorunun temeli derinlerde…

“Hastanelerde yaşanan yoğunluğun asıl sebebinin ‘özelliği olan kronik hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçların yazımı’ndan kaynaklı olmadığını bizler sahayı en yakından gözleyebilen sağlık profesyonelleri olarak rahatlıkla söyleyebiliriz. Sorunun temelinin çok daha derinlerde olduğunu ve ancak bu sebeplerin ortadan kaldırılmasına yönelik alınacak önlemler ile sağlık sistemimizde istenen ölçüde rahatlama sağlanabileceğini biliyoruz. Sosyal Güvenlik Kurumu’nun ödeme koşullarını belirleyen SUT düzenlemeleri ile hastalarımızın uzman hekim randevusu alamama sorunun sadece çok az bir kısmına çare olabiliriz ki bunu dahi doğru teşhisle yapıldığında etkili ve değerli buluruz.

Bu haliyle Yetkili olsa dahi yetkin olunmayan, tanısında-tedavisinin planlanmasında ve tedavinin olası komplikasyonlarının takibinde yetkin olmadığımız bir alan ya da hastalığa dair reçete düzenlememizin istenmesinin temelden yanlış olduğunu yüksek sesle ve tekraren belirtiyoruz.

ÇSGB’nın sosyal medyada aile hekimlerinin tedavilerini yazabileceği müjdesini verdiği hastalıklar ve tedavileri tam da bu tür tedavilerdir. Dolayısı ile yapılan bu düzenlemenin hukuken aile hekimlerine sıkıntı yaratabileceği, hastaların takiplerinde meydana gelebilecek ve ilgili uzmanca fark edilmesi – tetkiklerinin yapılması mümkün olan olası alarm durumlarının gözden kaçabileceği dikkate alınmamış, hastaların kolayca ilaçlarına ulaşması gibi çok kolay halledilecek bürokratik bir konuya yoğunlaşılmıştır. Başta da söylediğimiz üzere gerçek sorun daha derindir ve sadece SUT değişiklikleri ile çözülmesi mümkün değildir”

4 maddelik öneri

İSTAHED, sorunun çözümünde daha etkili olacak 4 maddelik bir öneri de sundu. O öneriler şöyle:

“1. Birinci basamakta tanısı ve tedavisi yapılabilecek tüm hastalıklara dair SUT’taki ilaç bedeli ödenmesine dair kısıtlamaların kaldırılması. (Gerekçe: Hipertansiyon, diyabet astım ve benzeri birinci basamakta tanısı konmakta olan ve mevcut haliyle sadece eski kuşak tedavileri ödenen bu hastalıklara dair tüm ilaçların aile hekimlerince reçete edilmesi halinde bedelinin SGK tarafınca ödenmesi gerekmektedir. Zira bu hastalıkların tedavisi sırasında yeni kuşak ilaçlara ihtiyaç duyulması halinde hastalar ilk rapor için uzmana gitmek zorunda kalmakta oysa devam tedavisi sorumluluğu ile birlikte birinci basmaktaki aile hekimine bırakılmaktadır) 

2. İlaç kullanım raporlarının ‘çok imzalı ve çok özellikli ilaçlar (bakanlık onayı gerektiren vs) dışında kalanların’ tümden kaldırılarak yerine ‘Kronik, takipli hastalık reçetesi’ adı altında her hekimin yetkin olduğu alanda yazabileceği bir reçete tipinin uygulamaya konması. (Gerekçe: Birinci basamakta bir çok kronik hastalığın teşhisi ve tedavisi zaten yapılmakta olup sadece yüzde ödememek veya üç alık doz alabilmek adına hastanın hastaneye başvurma zorunluluğu tamamen bürokratik bir işlemdir. Kaldırıldığı takdirde hatırı sayılır ölçüde hasta başvurusu ortadan kalkacaktır)

3. Kronik takipli ilaç reçetesinde hekim bilimsel veriler ışığında hastası için bir maksimum kontrol süresi belirler. Hasta kontrol süresi gelene kadar özel bir durum oluşmadıkça tekrar ilaç yazdırmak için hiç bir kuruma başvurmak zorunda kalmaz. Bu süreçte tedavisi için gereken ilaçları aylık veya üç aylık periyotlarla eczaneden reçetesiz olarak temin eder. (Gerekçe; Birçok özellikli ilaç aile hekimlerince sadece kurum ödemesi yapılsın diye tekrar reçete edilmekte ancak bu reçetelendirmede ilaç ve hastanın o hastalıkla ilgili sağlık durumu zaten kontrol edilememektedir. Glokom ilaçları buna çok iyi bir örnektir. Hastalar göz tansiyonu ölçmeyen aile hekimlerine göz uzmanınca yazılmış rapor ile gelmekte hem gereksiz bir başvuruya neden olmakta hem de aylarca glokom ilacını göz tansiyonu kontrolü yapılmadan kullanmaktadır)

4. Aile hekimlerinin hastalarını uzmana sevk etmeleri durumunda bu hastaların öncelikli işlem görmesi sağlanır. (Gerekçe: Kayıtlı hastasının sağlığını en yakından takip eden aile hekiminin kendi muayene ve tetkikleri ile yaptığı değerlendirmenin sonucunda hızla ilgili uzmana gitmesini istediği durumlarda dahi hastaların ellerindeki sevkler işe yaramamakta, bu hastalar da diğerleri gibi randevu almaya zorlanmaktadır)”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir